|
|||
![]() |
BARIŞIN YOK MU YANİ (SAVAŞA KARŞI) BİR GÜCÜ! | ||
Önder Balyemez | |||
Nedense insanlık tarihi hep güç merkezli olmuş ve yazılmış. Aslanlara destanlar ama ceylanlara ağıtlar dizilmiş. Kimi din ve inanç sistemleri dahi savaş ve şiddet üzerine kurgulamış öğretilerini. Örneğin Yunan mitolojisinde savaş tanrısı bile var. Ne hem hazin ve hem de gariptir ki, tanrıların gazabından dahi korunmak için mabetlerin önünde veya yanında sunaklar yapılıp kurban edilmiş önce insan sonra diğer canlılar. Canlar feda edilmiş yani birileri memnun ve razı olsunlar diye. Ve fakat bir türlü razı olmamış bu kan ve gözyaşı deryasının ejderleri ve hep daha çok ve daha da fazlasını istemişler ve istemekteler günümüzde de. Katilleri katletmek çözüm mü peki, elbette değil. Hemen her katilin de var belki bir annesi, eşi ve evladı. Onlar da ağlayacaklar onlara öyle değil mi? Her annenin yüreği ise aynı yürek! Öyleyse olursa savaştan önce anlayışımız barış, kalmaz, hem hiç kimse ölmeden ne ateşkes ne de kâğıt üzerinde bir barış için onca arayış. Değilse helvadan yapılmış putlara daha çok tapınır ve aldanır beşer olan bu varlık. Ve hem savaştan, bunca ölüm ve zulümden sonra asıl katillere el uzatmak ve onların mazlumların ahları, vahları ve kanlarıyla kirli ve iğrenç el ve yüzlerine muhatap olmak, olmaz mı olanları meşrulaştırmak? Evet, bir şiirimize ön metin niteliğindeki bu yazıyla anmak da isteriz ölüm yıldönümünde yine bir kurbanı ve bu günlerde Ukrayna’da her an öldürülmekte olan nice mazlum yaşlı, anne ve yavruları. Zulüm diyarında, zalim İsrail’e ve onların mazlum Filistin halkının evlerini başlarına yıkmalarına engel olmak için uzaklardan, zulmün ana yurdundan ta Amerika’lardan kalkıp gelen bir barış elçisi, belki bir özgürlük güvercini Rachell Corrie ve ölümü. Aslında şehadeti demek daha doğru olacak. Hak, adalet ve özgürlük için bir ölüm. Nihal B. Karaca Ukrayna için, bu sefer ölenler Suriyeli değil Bay Putin, diye yazmış. Ama maalesef yanıldığını anladık, zira ölenlerden ziyade kimin öldürdüğü belirleyici olageldi hep bu zalim dünyada. İşte Rachell Corrie’de de bir Amerikan vatandaşı olması, buldozerin altında ezilerek öldürülmesine bir engel teşkil etmedi. Çünkü öldüren Muaviye oğlu Yezid’di, katil İsrail’di yani. Dün siz öldürmeyi iyi bilirsiniz diyenlerin bugün katilleri kırmızı halı ve bandoyla karşılaşmaları katillerin onca ve on binlerce cürmünü aklamak olmuyor mu!? Ulusal çıkarlar efendim! Peki ya nerede kalıyor o zaman İslamlık ve insanlık! Barış elbette olmalı barış. En kötü barış şayet ölümler son bulacaksa iyidir, güzeldir ama zalimler ve katillerin yeni planlarına zemin hazırlansın için değil. Evet, yeri gelmişken geçen ocak ayında ölüm yıldönümünde idrak edip ibretle andığımızı umduğum, kendisi Yahudi bir aileden gelmesine karşın zulme ve adaletsizliğe karşı bir mücadele verirken Alman devlet terörüne kurban giden Rosa Luxemburg’un şu veciz sözünü de nakletmek isterim: “Ya insanlık ya barbarlık!” Yazımıza konu ettiğimiz ve kendisine bir şiirimi ithaf etme bahtiyarlığına nail olmayı umduğum (Rahıl veya Rahile, Hz. Yusuf ‘un annesinin ismi) Rachell Corrie ise (ölürken) ölmeden insanlığa şöyle sesleniyordu: “Zulüm bizdense, ben bizden değilim! Ey insanlar bugün ben öldüm (16 Mart 2003’te, 23 yaşında) ama(n) insanlık ölmesin diye.” “(Sonra ona) ‘Haydi cennetime gir’ denildi. O da, ne olurdu keşke kavmim Rabb’im’in beni bağışladığını ve beni kendilerine ikram edilen kullarından kıldığını bilseydi” dedi. Yasin Suresi / 26-27. Ayetler
BARIŞIN ŞEHİDİ Gün olsun diye doğar her sabah üstümüze güneş Son bulsun diye gece, dağılsın için zulmeti karanlığın Işıldasın diye yüzler ve gözler, hem ısınsın diye üşümüş gönüller Böyle değiller lakin şimdi ki puslu ve benzi soluk güneşler
Doğan tüm güneşler ardında hüzünler bırakarak batarken her gün Yorgun ve solgun yüzlü yetimleri karanlığa terk ederek günbegün Belki de düşüyordur toprağa ah edip inleyen binlerce gonca gül Arkalarından ağıtlar yakıp feryat etmekte iken bunca bülbül
Heyhat ki gün yarasaların günü, onlar ise hiç sevmezler ne günü ne de güneşi Onlar karanlık kalsın isterler, bağlar bahçeler ve evler, Hem ötmesin derler sabahın ilk ışıklarıyla minik serçeler İstemezler uçsunlar diye, bir çiçekten diğerine selam götüren güzel kelebekler Ama kelebekler karanlıklarda da uçarlar, kandillere ulaşmak ve ışıkla raks etmek için
Umudumuz bitmeden biter mi acaba, kardeşliğin baharına can verecek bir kardelen çiçeği Ölmesinler diye bir daha, yazı hiç görmeden solan milyonlarca kır çiçeği Kaybolmasın diye garip, mazlum ve yetimlerin barışa dair umut ve hayalleri Gönüllerimiz bir, emellerimiz bir ve ellerimiz de bir olduğunda, O bir Gelecektir mutlaka Hakk’ın vadettiği o kutlu günlerde bir bir Yüreği buz kalbi ise taş kesilmiş bu merhamet yoksunu insanlıkta aslında bir, Evet hep biriz ve hep BİR’deniz, hepimiz aynı denizdeniz Kabarınca bir olduğumuz o deniz Kalmaz geriye Nuh ve gemisinden başka hiçbir iz
Bu iz Adem’den beri hep aynı iz, Bir aslında kıblemiz Filistinli bacının gözlerinde Rachel Corrie’den yansıyan da aynı iz Öyleyse nedir bu siz ve biz Değil miyiz zaten Havva’nın çocukları hepimiz?
Önder Balyemez |
|||
Etiketler: BARIŞIN, YOK, MU, YANİ, (SAVAŞA, KARŞI), BİR, GÜCÜ!, |
|