Milletvekili Küçük TBMM'de Türk Devlet teşkilatını anlattı

Konuşmasında Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifinin hazırlanmasında ve bugünkü aşamaya gelmesinde verdikleri emekler ve özverili çalışmalardan dolayı emeği geçen herkese teşekkür eden Milletvekili Küçük, Türk Birliği idealinin ve bu idealden hareketle oluşturulan Türk devlet teşkilatının yaptığı çalışmaların başarıyla sonuçlanmasını diledi.

Köklü geçmişi Türkistan'dan başlayarak, büyük imparatorluklar dönemine ve nihayetinde Türk Cumhuriyeti’ne kadar uzanan Türk devlet teşkilatının tarihi gelişiminin geniş bir yelpazeyi kapsadığını kaydeden Milletvekili Küçük, konuşmasında şunları söyledi:

“Türk devlet teşkilatının geçmişi, yüzyıllar süren bir tarihsel süreç, Türk milletinin tarih sahnesine çıktığı ilk dönemlerde izlenebilecek çeşitli Teşkilatlanmalarla başlar ve günümüze kadar uzanan bir soy ağacı oluşturur. 

Türk devletleri, bağımsızlık, varlık ve kimlik arayışı doğrultusunda tarihte Asya Hun Devleti ile başlayıp çeşitli dönemlerinde farklı yönetim yapılarına sahip olmuşlardır.

Tarihte “Türk” adıyla adlandırılan ilk devlet “Gök-Türk Devleti” olmuştur.

Orta Asya'da kurulan bu devlet, Türk milletinin tarih sahnesindeki ilk büyük birliğini sağlamış ve Türk kültürünün temellerini atan önemli bir toplumdur. 

6. yüzyılda kurulan bu devlet, yalnızca siyasi, askeri bir güç değil aynı zamanda kültürel bir yapıda ortaya koymuştur.

Orhun Yazıtları bu dönemin anlaşılmasında kritik bir rol oynamakta ve bu dönemin devlet teşkilatının belge niteliğini taşımaktadır. 

Türk devlet teşkilatının en gelişmiş örneği olarak Osmanlı İmparatorluğu döneminde öne çıkmaktadır. 

Osmanlı İmparatorluğu merkezi otoriteyi güçlü bir şekilde tesis ederek yerel yönetim sistemini geliştirmiştir.

Yerel yönetimde farklı etnik ve dini grupların uyum içinde yaşamasını sağlamaya yönelik millet sistemi bu dönemin önemli özelliklerindendir.

Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde 1923 yılında kurulan Türkiye Cumhuriyeti, Türk devlet teşkilatının modernleşme sürecinin bir dönüm noktası olmuştur.

Türkiye, modern yönetim sistemini geliştirmiş, Yerel yönetim birimleri, halkın ihtiyaçlarına yönelik hizmet sunmakta önemli bir rol oynamıştır.

Bu bağlamda, Türk devlet teşkilatı köklü geçmişine dayanarak modernleşmekte ve küresel dinamiklere uyum sağlama çabası içindedir.

Milliyetçilik ideolojisi, Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte devletin resmi politikalarından biri haline gelmiştir.

Mustafa Kemal Atatürk’ün "Kendisini Türk hisseden herkes bu vatanın öz evlatlarıdır.” sözleri, ulusal kimliğin pekiştirilmesine yönelik bir anlayışı yansıtmaktadır.

Türk devletinin kurulması yalnızca bir yönetim şeklinin değişimi değil, aynı zamanda Türk milletinin tarihi mirasından güç alarak modernleşme arayışının da bir ifadesidir.

Milliyetçilik, Türk milletinin tarihi mirasını koruma ve geliştirme amacı taşırken, Türk devlet teşkilatının temellerine dayanan bir yapıyı sürdürmeyi hedeflemiştir. 

Bu perspektif, Türk devletinin modernleşme sürecinde ihtiyaç duyduğu ideolojik ve tarihsel kökleri sağlamakta önemli bir rol üstlenmiştir.

Türk milleti, tarih boyunca çeşitli zorluklarla karşılaşmış olsa da, birlik ve beraberlik içinde hareket etme yeteneğini hiç kaybetmemiştir. 

Bilge Kağan’ın “Türk Milleti titre ve kendine dön!” sözü, köklü geçmişten gelen bir uyarı ve birlik olma çağrısı olarak değerlendirilmektedir.

Gaspıralı İsmail Bey’in “Dilde, fikirde, işte birlik” ifadesi, Türk topluluklarının dil, düşünce ve pratikte bir araya gelme arzusunu temsil ederken, 

Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk milletinin diğer akraba ve soydaşlarıyla olan ilişkilerine verdiği önemi Türk milletinin ortak hedefleri ve dayanışma duygusunu pekiştirmek için önemli bir motivasyon kaynağı olmuştur. 

Birlikten doğan gücün Türk dünyasının en büyük avantajı olacağına inancımız sonsuzdur.

Türk milletinin geçmişten gelen bu güçlü bağlar ve tarihsel mirasla, çağdaş zorluklarla başa çıkmak için birlik içinde hareket etmekte kararlı olduğunu ifade ederken, aynı zamanda bu birlikteliğin yalnızca geçmişe değil, geleceğe de ışık tutacağını hissettirmektedir. 

Türk milletinin güçlü bir devlet olma yeteneği ve iradesi, tarihsel köklerinden aldığı ilhamla, bu dönemi “Türk Asrı” yapma hedefine bağlılıkla devam edecektir.

Oğuz Kağan'dan günümüze kadar devam eden bir geleneğin taşıyıcısı olan Türk'ün devlet-i ebed müddet fikrini devam ettirecek olan Türk Devletleri Teşkilatı tarihi bağları ve kültürel değerleri bir araya getirerek uluslararası ilişkilerde Türk devletleri arasında dayanışmayı artırmayı amaçlayan çok önemli bir oluşum olarak yoluna devam etmektedir.

Ortak dil, kültür, gelenekler ve hatta tarih boyunca karşılaşılan zorluklar, Türk Devletleri arasında dayanışma ve iş birliği duygularını pekiştirmiştir. 

Türk Devletleri Teşkilatı, 

Türk Devletlerinin İstikbalin iradesi olarak dünya devletleri sahnesinde önemli bir konumda yer alacağına olan inancımız, Türk milletin geleceği için umut verici bir bakış açısını bizlere sunmaktadır.

Bu hedef doğrultusunda, sonraki nesillere bütünleşmiş, kalkınmış ve her alanda kardeşlik bağları güçlenmiş bir Türk dünyası bırakmak hayati öneme sahiptir.

Türk devlet Teşkilatımızın kuruluşuna şahit olduğumuz bu günlerde geçmişte Türk birliğinin oluşması için büyük fikir ve siyasi mücadele veren başta İsmail Gaspıralı olmak üzere, Ziya Gökalp’ı, Yusuf Akçura’yı, Ahmed Cevad’ı buradan ismini sayamadığım birçok fikir adamını rahmet ve minnetle anıyorum.

Yine;

Ömrünü Türk Milletine ve Türk Birliği’ne adayan başbuğumuz Alparslan Türkeş beyi rahmet ve minnetle anıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanımız Dr. Devlet Bahçeli beyi de Türk Birliği’ne yaptığı büyük katkılardan dolayı şükranlarımı sunuyorum. 

Bu değerli liderler, Türk milletinin birlik ve beraberliği için gösterdiği çabalar, her daim takdirle karşılanacaktır. 

Türk milletinin geleceğine ışık tutmuşlar ve millete hizmet etme yolunda önemli adımlar atmışlardır. 

Onların yaptıkları, Türk milliyetçiliğinin temel taşlarını oluşturmakta olup, bizlere de bu mirası yaşatma sorumluluğu yüklemektedir.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde Türk Milleti Anadolu’da bağımsızlık mücadelesi verirken aynı dönemde Türkistan’da yaşayan Kazak Türk’ü Mağcan Cumabay’ın Anadolu’da kurtuluş mücadelesi veren Türk milletinin yaşadıklarını hissederek kaleme aldığı “Uzaktaki Kardeşime” şiirinden iki dörtlük okuyarak konuşmama son vermek istiyorum.

Uzakta ağır azap çeken kardeşim

Solmuş laleler gibi kuruyan kardeşim
Etrafını sarmış düşman ortasında
Göl gibi gözyaşı döken kardeşim

Alaca altın aşık atışmadık mı?
Tepişip bir döşekte yatışmadık mı?
Anamız olan Altay'ın ak sütünden
Beraber emip, beraber tadışmadık mı?

Diyor;
Gazi Meclisimizi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygılarımla selamlıyorum.”